27 Nisan 2014 Pazar

EB
23 yaşında

"Seni özledim" diye başladı mesajına. Özlemişti tabiki, en son görüşmemizde tohumlarım yüzünden akarken ona aşık olmadığımı söylemiştim. Son görüşmemizden beri değişmişti. Aradan geçen 10 ayda onun üstünden de 7 erkek ve 6 aylık bir ilişki geçmişti. Değişmişti. Yeni bir gözlük almış, o "beş kilo fazlasını" vermiş ve iç çamaşırı seçimini daha provakatif ürünlerden yana kullanmaya başlamıştı.

"Ne yapıyorsan hemen bırak ve buraya gel" diye cevapladım. Özlememiştim. Özleyecek bir yanı yoktu. Yalan söylememeyi seçtim. Ben de seni özledim diyemezdim. Dürüst olduğum için değil ilişkimiz paraziter bir halde olduğu için yalan söylememeyi seçtim. Ben bir Trichomonasım o da benim son konağım. Belirtilerimin arasında ağrı, yanma ve kaşınma var. Kaşınıyordu ve kaşımalıydım.

"Şimdi gelemem, pof :( yarın?"
"Yarın bu saatte"
"Ok"

Yarın geldi. O da geldi. Evime bırakan adamın kokusunu da yanında getirdi. Çocukluk arkadaşıymış ve ona lisede büyük bir aşk ile bağlıymış. Adamın kokusunu niye taşıdığını sorduğumda "gece çok sarhoş oldum. Aslında vermeyecektim ama çocukken bana aşık olduğunu hatırlayınca verdim" dedi. Duşa sokmalıydım onu ama vakit kaybetmek istemedim. Fazla vaktim yoktu, daha hayatımın ilk günü başlayalı dört saat olmuş ve çok sabırsızdım. Onunla fazla vakit geçirmek istemiyordum. Havadan sudan bahsetmesine izin vermeden onu kendime çektim.

Soyunmasını söyledim ve soyunmaya başladı. Söylediğim herşeyi yapmaya hazırdı. Bu gibi anlarda tüm evrenin, kainatın efendisi olurum. Ben emir veririm onlar yapar. O da ne dediysem yapmaya başladı. Ona en iyi yaptığı şeyi yapmasını söyledim. Yavaş yavaş önce beni soydu sonra da beni dudaklarının arasında, dilinin üstünde, yumuşak damağının altında ve yutağının önünde hissetti.

Saçlarından kavradım ve kafasını aşağı yukarı yaylandırarak ona yardımcı oldum. Tam bir centilmenim. Tüm nezaketimle "seni sikmemi ister misin?" diye sordum. "Üstüme çık" dedi.

İçinden çıktığımda, henüz daha sadece yarım saat olmuştu. Çok susamıştım. Bana buzdolabından portakal suyu getirdi. Ben portakal suyunu içerken o, boşalmanın verdiği tanımlaması sayfalar ciltler sürecek bir haz ile, beni tekrar ağzına almaya başladı. Saçlarından tutup kendime çektim ve üstüne oturmasını söyledim. Normalde üstüne oturmazdı ama bana da hayır diyemezdi. Yarım saat daha siktim.

İkinci defa boşaldı ve sonra da arkasına geçmemi istedi. Kabul etmedim. Sıkılmıştım sikmekten. Dünyaya geleli altı saat olmuştu ve daha yaşamam gerek çok şey vardı. Yüzünde spermlerim gezinirken bir yandan da içimde kalanları kendi içine çekerek çıkartmaya çalışıyordu. Yutup yutmaması çok da umurumda değildi ama yine de bana iyilik yaparmışçasına hepsini yuttu.

Ona giyinmesini söyledim. O bana hayat hikayesini anlattı. Sırtındaki dövmeyi anlattı. Ayak bileğindeki dövmeyi anlattı. Bana niye dövme yaptırmadığımı sordu. En son birlikte olduğu kadını anlattı. Bekaretini verdiği çocukluk arkadaşını anlattı. En yakın iki kız arkadaşıyla hala nasıl olup da üçlü yapamadıklarını, ama nasıl oluyorsa ikisiyle de seviştiğini anlattı. Nörobilimle nasıl haşır neşir olduğundan da bahsetti. Artık aşk aramıyormuş.

 Evden birlikte çıktık. Biraz önce kalçalarında gezdirdiği, tırnaklarını sırtıma batırdığı eline ufak bir buse kondurdum ve babasının ona mezuniyet hediyesi olarak aldığı arabasına binip gitti. Tam bir centilmenim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder